31 Ağu 2007

Transparan Kano


Evet, kesinlikle bunlardan bir tane istiyorum. Kano kullanmayı çok severim, hem denize çok çok yakınsınızdır hem de denizin sesini dinleyebilirsiniz. Kullanımı da çok kolaydır ve istediğiniz yöne rahatlıkla gidebilirsiniz. Tekneye binmek gibi değildir, hemen altınızdaki denizi hissedebilir, geçen balıklara daha yakından tanık olabilirsiniz. Yalnız güneşi unutmamak gerek yoksa birkaç saat kanoyla gezdikten sonra sahile kıpkırmızı dönebilirsiniz. Transparan kanolar çok ilgimi çekti, hele berrak sulardaysanız geçtiğiniz yerleri keyifle izleme şansınız var. Hammacher'da 1600 dolara satılıyor. Biraz pahalı kaçtı diyeceksiniz ama Amazon'da 400 dolara da görmüştüm.

29 Ağu 2007

Liverpool'da Planetarium keyfi


Sinema salonunda nasıl önünüzdeki perdeye bakıyorsanız, Planetarium'da da üstünüzdeki perdeye yani sanal gökyüzüne bakıyorsunuz. Liverpool'a gittiğimde planetariumu görme fırsatım olmuştu. Liverpool Müzesi'ndeki planetariumda oturduğum koltuktan bir yandan 360 derece etrafımı kaplayan eşsiz gökyüzünü incelerken biryandan da yıldızlar hakkında bilgi alıyordum. Heyecan verici, bilgilendirici ve rahatlatıcıydı. Evde kullanmak için üretilmiş planetarium projektörleri var ama ev ortamında aynı heyecanı vereceğini pek sanmıyorum. 150 dolar civarında satılan bu ürünlerden alınabilir ama ben planetariumu tercih ederim. Artık Liverpool Planetarium'da edindiğim bilgilere dayanarak, belli yıldızların yerini hemen bulabiliyorum, onları ayırt edebiliyorum.

26 Ağu 2007

Çikolatadan ayakkabı, anahtar ve kalp...




Tokyo'da açılan 21_21 Design Art Gallery'nin yeni binası, Tadao Ando tarafından inşa edilmiş. Tabii bir sanat galerisinin binası kadar açılışının da görkemli ve ilgi çekici olması gerekir. Bunun bilincinde olan Ando, galerinin açılış fuarının konusunu ''30 tasarımcıyla Çikolata!'' olarak belirlemiş. Artık gerisini siz hayal edin... Birbirinden yaratıcı otuz tasarımcı biraraya geliyor ve üstüne üstlük malzeme ''çikolata''. Ortaya çıkan sanat eserlerinin sizi şaşırtmaması gerekir: çikolatadan ayakkabı, anahtar, kalp ve daha niceleri... Ben bir Kinder Yumurta için bile çıldırırken, bu kadar değişik şekillerde görmeye alışık olmadığımız çikolataları gören Japonlar çıldırmış olmalı. Sonuçta, 21-21 Design Art Gallery'nin açılışı sadece Tokyo'da, Japonya'da değil; tüm dünyada duyulmuş oldu, hem de tatlı bir izlenim bırakarak...

22 Ağu 2007

Facebook'a yeni reklam sistemi



Reuters'ın haberine göre; social network sitesi Facebook, pazarlamacıların hedef kitlelerine daha etkin bir şekilde ulaşabilmeleri için yeni bir reklam sistemi tasarlıyor. Bu sisteme göre, Facebook kullanıcılarının kendileri hakkında verdikleri bilgilere dayanan reklamlar siteye yerleştirilecek. Facebook, yeni bir reklam sistemi üstünde çalıştığını doğruladı fakat detay vermekten kaçındı. Henüz plan aşamasındaki bu reklam projesi gerçekleşirse, bu işten en çok kar edecek kişi Facebook'un yaratıcısı 23 yaşındaki Mark Zuckerberg. Bir sosyal platform olarak yola çıkan Facebook, kısa zamanda arkadaşları bir araya getiren bir ağ olmayı başardı. Bakalım Facebook, Google'ın Adwords'te yakaladığı başarıyı yakalayabilecek mi?

20 Ağu 2007

Parasetamol %100 etkili


Ben iddia etmiyorum ama parasetamol öyle diyor. Şili Santiago'da Parasetamol için yapılmış bir çalışma. Ben gayet etkili va başarılı buldum. Baş ağrısı beyninizi matkap gibi delerken parasetamol yetişiyor ve sizi kurtarıyor. Artık bundan sonra başım ilk ağrıdığında aklıma matkap ve parasetamol gelecek.

Reklam Ajansı: Puerto Publicidad- Santiago, Şili
Creative Director / Copywriter: Fernando Goñi
Art Director / Fotoğrafçı: Roberto Carlos Medina
Yayınlanma tarihi: Ağustos 2007

19 Ağu 2007

Sakızlar şekilden şekile giriyor




Eskiden sakız denince akla gelen şey: çocuklar ve ''tipitip''ti. Şimdilerde ise, çocukların dışında bir kitle de sakıza yöneldi. Öyle bir tüketici kitlesi meydana geldi ki, neredeyse her gün yeni bir sakız çeşidi yada yeni bir sakız ambalajı çıkıyor. Bundan on sene evvel ''bi tane tipitip'' alırdık, olay biterdi, sakız ihtiyacımızı ''tek'' sakızla karşılamak mümkün olurdu. Ama şimdi bir markette, tek başına bir sakız görmek mümkün değil, çünkü bütün markaların sakızları koloniler halinde dolasıyor:) İlk önce küçük kutularda karşımıza çıktılar daha sonra metal kutulara şimdilerde ise çeyiz sandığı gibi küp şişelere taşındılar. Zaten artık sakız değil kutularını satın alıyoruz. Çünkü herkes beğendiği kutuyu, ambalajı alıyor ve aklımızda tadı değil, kutusu kalıyor. Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye'de zaten hazır bir kitle bulunuyor ve sakız pazarı da giderek büyüyor. Sakız üreticileri her gün sundukları yeniliklerle ve ambalajlarla bu tüketici kitleyi artırmayı hedefliyor. (zaten arttırıyorlar) Ama ben Tipitip'ten de bir atak bekliyorum. Hemen hemen hepimiz çocukluğumuzda mutlaka Tipitip çiğnemişizdir, eğer Tipitip te bir küp şişesine yada metal bir kutuya girerse, onun da başarılı olacağına inanıyorum.

18 Ağu 2007

Human Rights Animation Festival


Bazen kelimelere hakikaten gerek yoktur. Ya bir fotoğraf ya bir resim yada bir çizim herşeyi anlatır. Hindistan'da Delhi'deki Human Rights Animation Festival'i anlatmak için bir kelime veya slogana gerek yok, her şey kısa yoldan anlatılmış. Beğendim doğrusu...

17 Ağu 2007

Paris Hilton'un hapse girmesinin reklamcılığa etkisi

Hilton'ların varisi Paris Hilton'un hapse düşmesi traji-komik olaylara vesile oldu. İşte o traji-komik olaylardan biri ve reklamcılığa yansıması. Yeni Zelanda'daki DDB reklam ajansı ''Paris Hapiste'' adında bir ilan hazırlamış. İlanda CNN'de Larry King'in programına Paris Hilton'un katılacağı söyleniyor ama nasıl bir üslupla ve nasıl bir görselle? İşte böyle: ''Paris hapiste. Larry King ile özel röportaj, bu akşam saat 9'da CNN'de. Tamamiyle çok duygusal olacağa benziyor.'' Paris'i hapiste ziyaret edenleri gözünüzün önüne getirmeye çalıştığınızda, aklınıza bu hiç gelmemişti değil mi? Ne dersiniz, yaratıcılık :)
Reklam Ajansı: DDB, Yeni Zelanda
Copywriter: Martin Brown, Bridget Short
Art Director: Darran Wong Kam, Pete Thompson

15 Ağu 2007

Sampling Laboratuvarı: Tryvertising


Tokyo'dan Sample Lab yani numune laboratuvarı...Tokyo'da Iceberg Binasında açılan Sample Lab, tüketicileri sample'ları (numune) ve yeni ürünleri test etmek için davet ediyor. Açıldığı ilk gün yüzden fazla kişi kapıda kuyruk oluştururken, Sample Lab 300 Japon Yeni kayıt parası ve yıllık 1000 Japon Yeni aidatla üyelikleri kabul etmeye başladı. Üye olabilmek için 15 yaşını doldurmuş olmak gerekli ve Sample Lab'ten içeri girebilmek için cep telefonunuzdaki kodu göstermeniz yeterli. Daha önce de Japon Sampling Salonlarına rastlamıştık ama bu salonlar genellikle sadece kozmetik üstüne odaklanmıştı. Sample Lab ise, barbekü sosundan egzersiz aletine kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip. Herşeyi denemenin yanısıra, eğer hoşunuza giden ürünler olursa alabiliyorsunuz. Ancak her gelişinizde en fazla 5 ürünle Sample Lab'ten ayrılabilirsiniz. Bence pazarlamacılar için bir cennet olarak nitelendirilebilir. A'dan Z'ye piyasaya ne çıkıyorsa, aynı mekanda bunları tadabilir, kullanabilir ve görebilirsiniz. Sokaklarda yada alışveriş merkezlerinde hedef kitleyi yakalamayan ve baştan savma yapılan sampling çalışmaları yerine numuneleri ve yeni ürünleri ilk kez denemek için istekli kişilere ulaşmak daha mantıklı geliyor. Aynı zamanda yapılan anket çalışmalarıyla, kısa zamanda ürünler hakkında bir feedback'e de sahip olmuş oluyorsunuz. Bu konsepti oluşturan ve tryvertising'i daha ileriye taşıyan pazarlama ajansı Mel Posunetto'yu başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Daha fazlası için http://www.samplelab.jp/ 'ye ve Springwise'a göz atabilirsin.

14 Ağu 2007

Bristol'de Juice Bar'da çimen içmek



Malum artık herkes daha sağlıklı bir hayat istiyor. Bu istekler, tüketici alışkanlıklarını da yavaş yavaş değiştiriyor. Eskiden juice bar (meyve suyu barı) deseniz, çoğu kişi sizi garipseyebilirdi. Ama son yıllarda artan sağlıklı beslenme isteğiyle birlikte yeni yeni pazarlar oluştu ve juice barlar da artış gösterdi. Özellikle İstanbul'da Anadolu yakasında yanyana meyve suyu barlarına rastlayabiliyoruz.

Yine bir seyahatimde, İngiltere Bristol'de soluklanmak için girdiğim Juice Bar'daki inanılmaz keyifli sohbeti ve bol çimenli meyve suyunu unutamadım.

The Big Banana Juice Bar'da ilk ilginizi çeken şey, taa karşıdan gördüğünüz çimenler:) The Big Banana, menüsünü bir hayli geniş tutmuş, sonuçta pazarlamanın sonu yok:) Hemen hemen her isteği karşılayabilecek sağlıklı içeceklere rastlamak mümkün. İçecekleri dört ana kategoride toplamışlar: fruit juice, vegetable juice, yoghurt boosters ve fruit boosters. Sebze suyu içmek çok cazip gelmedi ama çimen-elma suyunu gerçekten beğendim. Juice Bar'da tanıştığım Bristollu Mary ve köpeği Olly de The Big Banana'nın müdavimlerindenmiş... Mary yoghurt booster'ını keyifle içerken, sevimli Olly de sepetinde uyurken bir fotoğraflarını çekmeme izin verdiler. Bristol'den geriye kalan şeyler ise; ağzımda tatlı bir çimen tadı, şirin bir juice barda keyifli bir sohbet... Sanırım sağlıklı bir içeceğin ötesinde keyifli ve sıcak bir ortam pazarlıyorlar.

13 Ağu 2007

Seth Godin'in blogu birinci sırada




Advertising Age dünyadaki en iyi pazarlama ve medya bloglarını açıkladı... Adage'in Power 150 adını verdiği sıralamada, birinci sırayı kapan pazarlamanın önemli isimlerinden Seth Godin. Sonuç bana pek şaşırtıcı gelmedi aslında. Godin'in ''the purple cow'' ve ''permission marketing'' kitapları en çok satanlar listesinde de yer almıştı. Pazarlama gurusu Seth, bu sefer internette de aynı başarıyı yakaladı. http://sethgodin.typepad.com/ 'a girerek Godin'in blogunu zevkle okuyabilirsiniz. İkinci sırayı Micro Persuasion, üçüncü sırayı ise Adrants aldı. Pek sevdigim ve takip etmekten usanmadığım biricik PSFK ise, 11.sıraya yerleşti.

12 Ağu 2007

Kibrit kutusundan küçük ev telefonu


Yenilikler, enteresan şeyler, daha önce görmediğim şeyler hep ilgimi çekmiştir. Bazen basit bir şey de olsa hiç görmediğiniz bir şey ilgi uyandırır, bazen de öyle bir şeyle karşılaşırsınız ki bunu da nasıl yapmışlar dersiniz...

Gene enteresan şeyler ararken İngiltere'de Leicester'da bir dükkanda bu ufacık tefecik şeye rastladım. Ne diye yanına gittiğimde şirin mi şirin bir ev telefonu olduğunu farkettim. O kadar hoşuma gitmişti ki hemen kendime bir tane edindim. O kadar minik ki avucunuzun içinde neredeyse kayboluyor. Boyutunu kıyaslamak için bir kibrit kutusu ve oyuncak bir arabanın yanına koydum. Onların yanında bile küçük kalmayı başarmıştı:) Kullanımı da çok rahat prize takıyorsunuz ve artık telefon açabilirsiniz. Hook tusuna basarak telefon açabilir ve telefonlara cevap verebilirsiniz. ''Eee ahizesi nerde?'' dediğinizi duyar gibiyim. Nasıl cep telefonlarımız için kulaklık varsa bu da aynen öyle kulaklık sistemiyle çalışıyor. Ne diyeyim, bir çok alanda kullanılabilir bence... (ben morunu aldım, masamın üstünde çok tatlı duruyor)